
Türkiye Selçuklu döneminde 13. yüzyıl başlarına tarihlendirilmekle birlikte bu mescidin banisinin Sultan II. Kılıç Arslan’ın veziri İhtiyareddin Hasan olduğu söylenmektedir. Bu Selçuklu eserinin herhangi bir yerinde kitabe olmaması sebebiyle yapan ve yaptıranı hakkında kesin bilgi yoktur. Mescitte 1990 yılında yapılan restorasyonlar esnasında zeminde yapılan kazılarda alçı ve çini parçaları bulunmuş ve Karatay Medresesi Çini Eserleri Müzesi’ne nakledilmiştir.
İnsan yaşlanmaz, hayatı boyunca edindiği deneyimler ile yalnızca olgunlaşır. Coğrafyasından maneviyatına, lezzet kültüründen tarihine kadar Konya, bir insanın hayatına katabileceği en özel deneyim ve en büyük olgunluk olacaktır.
İnsan küçük bir evren taşır içinde. Ömür yolculuğu kilometreler ile değil zamanla ölçülür. Dünya üzerinde gittiği her yer, kat ettiği her rota içindeki dünyayı değiştirir insanın. İşte bu yüzden Mevlana’nın şehri Konya’yı gezmek ve eşsiz rotalarında yolculuk etmek, insanın kendini keşfetmesi demektir aynı zamanda.